Selçuk Alagöz Orkestrası’ndan Cahit Berkay (bağlama, gitar, yaylı tambur, cura, kopuz, ıklığ) ile Engin Yörükoğlu (davul, vurmalılar), Vahşi Kediler’den Haluk Kunt (bas gitar), Murat Ses ile Aziz Azmet 12 Aralık 1967’de Moğollar’ı kurdu.
İki hafta sonra Haluk Kunt ayrılınca yerine Apaşlar’dan Hasan Sel alındı. Moğollar ileriki yıllarda kuruluş tarihi olarak 1 Ocak 1968’i benimseyecekti.
Moğollar, Yunan grubu Aphrodite’s Child’ın başardığı gibi kendi topraklarının müziğiyle ülke dışında şöhret olup bol para kazanmak istiyordu.
Moğollar adını müzik yazarı-menajer Anton Oskamp koymuş, Avrupa’da dikkat çekmek için böyle bir isim almalarını, postlarla, kılıçlarla sahneye çıkmalarını önermişti. Onlar da, Öztürk Serengil’in armağanı postlarla Moğollar ismine uygun görüntüyle şova başlamıştı.
İlk plakları Eastern Love/Artık Çok Geç, Şubat 1968’de çıktı. Parçada bağlama kullanmışlar ve ‘David Bowie’nin gitarcısı’ diye ünlenecek Erdal Kızılçay’dan da trombon katkısı almışlardı.
İlk plakta bağlama kullanılması ne kadar ileri kararsa, Nisan 1968’de ikinci 45’lik olarak sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı aranjman Mektup’u çıkartmaları da o derece geri adımdı. 45’liğin B yüzünde ise Murat Ses bestesi Lazy John vardı.
Aynı yıl Altın Mikrofon’a katılmış, okul şarkısı Ilgaz’a Murat Ses’in yazdığı düzenlemeyle üçüncü olmuşlardı. Ilgaz’la Anadolu’ya adım atsalar da Batı kalıplarında besteler yazmaya devam ediyor, popüler yabancı parçaları çalıyorlardı.
Aslında, Altın Mikrofon yarışmasında, Hafif Batı müziği parçalarla Avrupa’da tereciye tere satamayacaklarına, doğru yolun Anadolu’nun müziğinde olduğuna iyiden iyiye kanaat getirmişlerdi.
Şubat 1969’da Hasan Sel’in ayrılmasının ardından gruba katılan Taner Öngür’le (bas gitar) klasik şeklini alan Moğollar postlarıyla Anadolu turnesine çıkmıştı. Ancak, hesap tutmamış ve postlar tepki çekmişti; çünkü kötü kokmaktaydı. Hızla karar verilerek saçlar kesilmiş, smokinler giyilmiş, papyonlar takılmıştı. 50 gün süren turnede uğradıkları yerlerin folklorik özellikleriyle ilgili bilgi edinmişler ve folk pop arayışlara yeni hava getirecek soundun temelini atmışlardı. Anadolu’yla tanışan elemanlar türkü düzenlemeleri yapacak, aynı tarz beste yazacaktı.
Devamında smokinden vaz geçip, Anadolu’nun kıyafetleri ile Beat kuşağının giydiklerinden karma bir sahne görüntüsü yaratan Moğollar, Batılı sazlarla folk arayışlarına 1969’da ilk kez isim koymuş ve ‘Anadolu pop’ demişti.
Moğollar, Anadolu popu dillendirdikten sonra bu türde ilk besteleri Dağ ve Çocuk’u (söz: A. Azmet-müzik: C. Berkay) repertuvarına katmıştı.
Ekip yüzünü Anadolu’ya dönerken, Batı tarzı müziği seven Aziz Azmet bu değişiklikten yana değildi ve türkü söylemek istemiyordu. 7 Temmuz 1970’de Moğollar’dan ayrıldı.
Vokalini yitiren grup, Azmet’in yerine Ersen’i kadroya almış ve birlikte Ternek’ parçasını hazırlamıştı. Plağın B yüzünde, pop konçerto diye tanımladıkları Haliçte Güneşin Batışı vardı. Ersen iyi vokaldi, müzisyen yanı da kuvvetliydi ama Moğollar Paris’e gidince birliktelik sona ermişti. Paris’te az parayla yaşayan elemanlar birkaç şirketten teklif almıştı. İstanbul’da hazırladıkları besteleri, 1971’in ilk günlerinde yayınlanacak ‘Dances Et Rythmes de La Turquie ‘Dhier A’Aujourd’hui’ albümünde bir araya getirmişlerdi.
Avrupa projesinin plak yanını şimdilik halletmişlerdi ama, vokal sıkıntısı sürmekteydi. Aynı tarihlerde Avrupa’da olan Barış Manço’yla görüşmüşler ve ticari birliktelik oluşturup adını da ‘Mancho-Mongol’ koymuşlardı.
Hedef, güçleri birleştirip ülke dışında iyi işler üretebilmekti. Barış Manço gruba, daha sonra Kurtalan Ekspres’te de çalacak Celal Güven’i (vurmalılar) getirmişti.
Mancho-Mongol para kazanabilmek için Türkiye’ye dönüp turne düzenlemişti. Manço’yla Moğollar menajerleri aracılığıyla kavgasız, sorunsuz turne yapmaktaydı. Manço’nun çok sevilen, İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle ve Binboğa’nın Kızı şarkıları o günlerde Moğollar desteğiyle ortaya çıkmıştı…
Mart 1971’de Paris’ten önemli bir haber gelmişti Moğollar’a. Danses Et Rythmes de La Turquie ‘Dhier A’Aujourd’hui (Dünden Bugüne Türkiye’nin Dans ve Ritmleri) albümü, daha önce Jimi Hendrix (Electric Ladyland albümü) ile Pink Floyd grubuna (Umma Gumma albümü) verilmiş Academie Charles Cros Grand Prix du Disque ödülüne layık görülmüştü.
Ödüle tam sayfa ayıran Hürriyet gazetesi 17 Mart 1971 tarihli sayısında başarıyı ‘Moğollar davul ve zurna ile Akademi ödülünü kazandı’, şeklinde haberleştirmişti.
Ödülden sonra Moğollar, Manço ile centilmence ayrılıp Paris’in yolunu tutmuş, Paris’te bu kez Behind the Dark/Hitchin 45’liğini yayınlamıştı.
Plağı şöyle tanıtmıştı Fransızlar: ‘Pikabın kolunu plağın üzerine koyup dinlemeye başladığınızda Doğu’dan gelen bir grubun varlığını anlayacaksınız. Moğollar, bir çeşit sitar olan bağlamayı pop müziğe iyi uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Öğütleyebileceğimiz tek şey, yalnız Türkler’in bilebildiği bu ritmin akışına, sihrine kendinizi bırakmanız’…
Müzikal açıdan işler iyi gidiyordu ama, Avrupa’da planladıkları patlama bir türlü gerçekleşmiyordu. İkinci Paris seferinde Dominique Meraud’la evlenen Engin Yörükoğlu, grupla Türkiye’ye dönmüyor, yerine Mavi Işıklar’dan Ayzer Danga davula oturuyordu.
Aynı dönemde Moğollar, Selda ile bir 45’lik (Yalan Dünya/Kalenin Dibinde Taş Ben Olaydım) yapıyor, ticari anlaşmazlık sonucu bu beraberlik de fazla sürmüyor, konserlere çıkılamadan ortaklık sona eriyordu…
Moğollar’ın zirvede olduğu günlerde Murat Ses, deneylerin azaldığını, işlerin özensiz yürüdüğünü, parçaların fazla ticari hale geldiğini iddia ederek Temmuz 1972’de ayrılıyordu. Murat Ses’in yerine gruba katılan Gökçen Taşkıran’ın (gitar, ud) Moğollar serüveni ise kısa sürüyordu…
Murat Ses’in gidişiyle hammond orgun sihirli soundunu yitiren Moğollar’da ikinci Ersen dönemi başlamıştı. Progressive arayışlarını sürdüren grupla Ersen arasında ne derece uyum sağlanacağı soru işaretiydi.
Berkay’ın kafasında Cem Karaca’yla müzik yapmak vardı ve Karaca’nın Kardaşlar’la sorun yaşadığı günlerde Cem Karaca ile Moğollar birleşmişti. Ersen de Kardaşlar’a katılmıştı.
Karaca’nın çizgisi sert rock ve sert söylemdi; Moğollar ise daha yumuşak rock yapıyordu. Kısa sürede doku uyumu sağlanmış ve orgsuz trio halindeki Moğollar da sertleşmişti. Ancak, birliktelik sağlıklı yürümemekteydi. Cem Karaca’yla Obur Dünya (Kayıtlarda Binali Selman zurna çalmıştı), El Çek Tabib, İhtarname’yi yapan Moğollar’dan Ayzer Danga ile Taner Öngür, bir eşlik grubuna dönüşmeye başladıklarını, yapılanların deneysel yanının azaldığını söyleyerek Ekim 1973’de grubu bırakmıştı.
Tek başına kalan Cahit Berkay, Yurdaer Doğulu Orkestrası’ndan Turhan Yükseler (org), (davul) ile Mithat Danışan’ı (bas gitar) gruba katarak Moğollar’ı ayakta tutmayı başarmış, bu ekip, Cem Karaca’yla Namus Belası gibi çok önemli yapıtı yerli rocka kazandırmıştı…
Cem Karaca’yla ayrıldıktan sonra Moğollar’a son verip Fransa’ya giden Cahit Berkay, Kurtalan Ekspres’ten kopmuş Engin Yörükoğlu’yla bu ülkede grubu yeniden kurmuştu. Bulabildikleri elemanların katkısı eşlikten öteye gidememekteydi. Moğollar’ın son 45’liği Tanrıların Arabaları/Bu Nasıl Dünya da bu dönemde yayınlanmıştı.
Berkay ile Yörükoğlu para kazanmak amacıyla Naki Ataman (Nick Androwitch adını kullanmıştı-piyano), milli basçı Alper Feyman ve Amerikalı Sulubika’yla (flüt) bir araya gelip İtalya’da NATO üssünde dans müziği yapmıştı.
Paris’te yeni albüm teklifi alan Yörükoğlu-Berkay ikilisi Fransız Michael Solobir (bas gitar), Michel Shollet (bas gitar), Romen Petiter (tuşlular) ve Romain Didier’nin (tuşlular) katkılarıyla 1975’de Fransa’da ikinci uzunçalarları Hittit Sun’u çıkarmış ve aynı yıl albümü Türkiye’de Düm-Tek adıyla yayınlamıştı.
Sürekli değişen elemanlara rağmen bayrağı taşımaya çalışan Berkay ile Yörükoğlu’nun yanında 1975’de Orhan Öncan (gitar), Aret Yazıcı (tuşlular), Akay Temiz (davul, vurmalılar), Şükrü Yiğit, Mithat Danışan (bas gitar) vardı. Bir ara Oğuz Abadan da Moğollar’da gitar çalmıştı.
Berkay ile Yörükoğlu 1976’da bu kez Moğollar ismini kullanmadan, Ensemble Cappadocie adıyla geleneksel türkülerin modern yorumlarından oluşan albüm yayınlamıştı. Albümü Türkiye’de ‘Moğollar’ adıyla piyasaya çıkartan Berkay-Yörükoğlu İstanbul’da bulundukları günlerde gruba nokta koymayı, başka işlerle uğraşmayı kararlaştırmıştı…
Moğollar artık yoktu ama televizyonda defalarca gösterilen yerli filmler aracılığıyla müzikleri kulaklarda yer etmişti. Moğollar’ı çok seven çizer Kaan Ertem, zor bir iş üstlenmiş ve 1992’de Leman dergisinde kampanya başlatarak grubun yeniden bir araya gelmesine yardımcı olmuştu.
Cahit Berkay, Taner Öngür, Engin Yörükoğlu teklifi kabul etmiş, Avusturya’da yaşayan Murat Ses olumsuz yanıt vermişti. Tuşlulara genç yetenek Serhat Ersöz alınarak ikinci Moğollar dönemi başlatılmıştı.
Vokal arayışına girmeden şarkıları Cahit Berkay ile Taner Öngür’ün seslendirmesi kararlaştırılmıştı. Bu arada, Hammond orgu tamir ettirip Serhat Ersöz’ün altına çekmişlerdi.
31 Mayıs 1993’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki görkemli konserle müzik sahnesine dönen grup, tarihlerindeki ilk kaset olacak ‘Moğollar 94’ü 1994’ün son günlerinde piyasaya çıkartmıştı.
‘Moğollar 94’le gençlere ‘Anadolu rock’u sevdirmeyi hedefleyen ve albümdeki Issızlığın Ortasında parçasıyla Sivas’ta yakılarak öldürülmüş aydınlarımızı anan grup, yerli müzikte en keskin muhalefeti yapan isimdi artık.
Moğollar birleşmişti ya, Unkapanı piyasası fırsattan istifade eski kayıtları iki kaset-CD’de toplayıp satışa sunmuştu.
1996’da çıkan ‘Dört Renk’ albümünde ‘Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık’ eylemini yürüten sivil toplum örgütlerinin hemen benimsediği ‘Bişey Yapmalı’ şarkısı lokomotif parça olurken, diğer bestelerde iflas etmiş adalet sisteminin ürünü çeteleri, Hakkari’de çöpten beslenen çocukları anlatmışlardı. Albümün adı, Moğollar içindeki dört ayrı ses ve dört ayrı bakışı yansıtmaktaydı.
1998 tarihli ‘30. Yıl’ albümünde ise, Ölüler Altın Takar mı şarkısında Bergama’da siyanürle altın aramak isteyenlere karşı çıkan köylülerin tarihi direnişi vardı…
Grubun, geçmişine de bir göz atması gerekiyordu ve 2000’de çift CD-kasetlik ‘1968-2000’ albümü yayınlandı. Eski ile yeninin dengesini iyi kurmuşlardı.
Moğollar, 2004 albümleri Yürüdük Durmadan’da ABD’nin Irak’ı işgaline, memleketteki düzeysizliğe, düzensizliğe yöneltmişti söylemini. Üç ozan Nazım Hikmet, Ülkü Tamer ile İlhami Bekir Tez’in dizeleriyle zenginleşmiş besteler ‘Açların Gözbebekleri’, ‘Üşür Ölüm Bile’ ve ‘Duvar’ Moğollar muhalefetinin belgeleriydi.
2008’de vokal sorununa bünyeden çözüm bulunmuş ve Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca vokal olarak konserlere çıkmaya, sıradaki albümün kayıtlarına katılmaya başlamıştı. Emrahlı kadro 2009’da Umut Yolunu Bulur albümünü yayınlayarak, etrafta olan bitenle ilgili diyeceğini paylaşmıştı.
2010’da Engin Yörükoğlu’nun yaşamını yitirmesinin ardından davula önce Utku Ünal, sonra Kemal Küçükbakkal oturmuştu.
2 Şubat 2016’da Moğollar adına ilginç bir çalışma daha müziksevere ulaşmış, İzzet Öz’ün arşivinden eski bir band, plak ve CD formatında, ‘2.2.1973 Ankara’ adıyla yayınlanmıştı.
2018’de 50. yaşına giren grup, yarım yüzyıllık serüveni konserler aracılığıyla müzikseverlere aktarmış, daha yapacağı çok şeyin olduğunu söylemişti. Nitekim 2020 sonunda, Moğollar klasiklerinin yeni yorumları Anatolian Sun albümünde bir araya getirildi.