1960’ların sonunda İstanbul Kadıköy’de yeşeren Batı müziği tutkusunun öncü isimlerindendi İlhan Şeşen. Konserlerde dönemin ünlü isimlerinden önce sahneye çıktığı günlerde yayınladığı ilk 45’liği Dua/Kavga’yla (1971) kenarından köşesinden adını duyurmayı başarmıştı. Ancak, devamını getirmeyip 1973’de mesleği avukatlıkta karar kılmıştı.
İlhan Şeşen’in yeğenleri Gökhan ile Burhan ise, babalarının aldığı gitarla müziğe giriş yapmış, çeşitli yerlerde çalarak gitarı ilerletmişti.
Şeşen kardeşler 1983’de İstanbul Hodri Meydan Kültür Merkezi’nde konser verirken mekanı işleten Levent Kırca onları dinlemişti. Kırca, hazırladığı Kadıncıklar müzikaline müzik yazmalarını ve sahnede icra etmelerini istemişti.
Yeğenler Bursa’da avukatlık yapan ‘Amca’larını da projeye dahil etmek istemiş, ücret de tatminkar olunca İlhan Şeşen aralarına katılmıştı.
Grubun adını önce Şeşen düşünmüşler, sonra İlhan-Burhan-Gökhan’ı seçmişlerdi. Kardeşlerin babası Gündoğarken’i bulmuştu.
Gündoğarken 1984’de yaz boyu Bodrum ‘Mavi Bar’da söylemeye başlamış, özel dinleyicileri oluşmuştu. Orada çalarken kaydettikleri kaset elden ele çoğaltılmış ve çok beğenilmişti. Bu arada, üçlünün Çekirdek Sanatevi konseri de kasete aktarılmıştı…
Gündoğarken’in tiyatroyla bağlantısı kesilmemişti. 1986’da Ferhan Şensoy’un İçinden Tramvay Geçen Şarkı oyununda yer almışlar, aynı yıl ilk stüdyo albümleri Bir Yaz Daha Bitiyor’u yayınlamışlardı.
Üniversite gençliğinden ve ‘okumuş’ kesimden ilgi gören Bir Yaz Daha Bitiyor, ‘Akdeniz soundu’ denen türün o dönemde satabileceği en iyi tiraja ulaşınca iki yıl sonra Yaz Bulutları albümü gelmişti; ardından da Bir Günlük Aşk (1989).
İki albüm iyi satmamıştı ama Gündoğarken, Resimler parçasıyla Eurovision finallerinde yarışmış, televizyonda çocuklara şarkılar söylemiş, bazen de tiyatro sahnesine müziğiyle katkıda bulunmuştu.
Amca İlhan Şeşen ile yeğenler Gökhan ve Burhan Şeşen inandıkları müzikten ödün vermeden, sabırla ilerliyordu. Levent Kırca’nın izlenme rekorları kıran TV dizisi ‘Olacak O Kadar’ın müziklerini yazıp ilk bölümlerde oyuncu olarak da ekranda gözükünce iyiden iyiye tanınmışlardı.
1992 tarihli dördüncü albüm Ankara’dan Abim Geldi ise, pop furyasının daha başlamadığı dönemde Gibi Gibiyim parçasının yardımıyla Gündoğarken’in en fazla satan yapıtı olmuştu.
Ancak bir şeyler iyi gitmiyordu. Grubun yapıtlarını lokallerde akustik soundla, gitar ve buzukiyle dinleyenler, albümlerdeki düzenlemelerden hoşnut değildi.
Bol enstrümanlı, fazla öten klavyeler, makine davullar parçaların ruhunu yansıtmak şöyle dursun, derin darbeler vuruyordu. Durumdan grup üyeleri de memnun değildi ama, fason üretime alışmış düzenlemecilerden bu kadar iş çıkıyordu…
Sonra üç yıllık ‘küslük’ girdi araya ve üyeleri solo albümlerde dinledik. İlhan Şeşen, Aşk Haklı’yı (1995), Burhan Şeşen de Bir Düş Gördüm’ü (1997) yayınladı. ‘Taş yerinde ağırdır’ sözü bir kez daha kanıtlandı ve Gündoğarken günlerinden alışık oldukları ilgiyi bulamadılar müzik camiasında.
Ayrılık döneminde üyeler ortak müzik üretmemişti ama, ‘best of’ albüm projesi sürekli gündemdeydi Gündoğarken’de. 1997’de yeniden bir araya gelinirken, yeniden doğuşu destekleyecek farklı bir şey yapılmalıydı.
Şeşenler kulaklarda yer etmiş bestelerini, Türkiye’de yaşayan Yunan müzisyen Nikiforos Metaxas’a emanet ederek ve tamamen akustik enstrümanlar kullanarak Mest Of albümünü çıkardı. İlhan Şeşen’in ‘eski şarkıları kurtarma operasyonu’ diye tanımladığı yapıt, daha önce Gündoğarken albümlerinde yer almamış Rüzgar parçasının klibiyle grubu birden listelerin en üst sırasına taşıdı.
1998’de Yunanistan’da maksi tekli çıkartan Gündoğarken, akustik soundun şarkılarına ne kadar yakıştığını anlamıştı. Yine Metaxas’ın rehberliğinde ekip bu kez Büyükada’da kampa çekilip, bir köşede birikmiş bestelerin üzerinde çalışmaya başlamıştı. Sonucunda yeni akustik albüm ‘Gündoğarken ‘99’ ortaya çıkmıştı.
Ancak, gerek Marmara Depremi’nin etkisi, gerekse ilk video klip olarak seçilmiş parçanın isabetsizliği nedeniyle albüm Mest Of’un başarısına yaklaşamadı…
Sıra bir sonraki albümdeydi ve Grup Gündoğarken, İstanbul’da doğup Atina’da ‘büyüyen’ şarkılardan oluşan yeni albümüne, bu serüveni simgeleyen ‘İstanbul Atina İstanbul’ (2000) adını vermişti. Prodüktör olarak yine Nikiforos Metaxas’la çalışan İlhan Şeşen, Gökhan Şeşen ve Burhan Şeşen bu kez kayıtları Atina’daki bir stüdyoda Yunan müzisyenlerle gerçekleştirmişti.
Ozan müziğini başarıyla sarmalayan düzenlemeler, titiz çalmalar ve de genç kuşaklar için ayrı yeri olan Rüzgar’dan nöbeti devralacak birçok romantik şarkıyla, o dönemin en iddialı yapımlarından biri olmuştu İstanbul Atina İstanbul…
Gündoğarken sürekli üretiyordu; İstanbul Atina İstanbul’un dumanı tüterken beş parçalık özel EP çalışmayla müzikseverlere hoş sürpriz yaptı grup. Oda Sıcaklığında Aşk Şarkıları yapıtı bir firmanın ürünlerinden alanlara ücretsiz armağan ediliyordu.
Grubu ayakta tutmak kolay değildi; yıllardır ‘Akdeniz’ denilen soundla, yaşamı okşayarak sorgulayan sözleriyle yerli popta özel sayfa açabilmiş Grup Gündoğarken’de bir takım görüş ayrılıkları doğmuştu.
Solo çalışmalar yapmak isteyen İlhan Şeşen bir süre grubu kızağa çekeceğini söyleyerek ikinci solo albümü Neler Oluyor’u (2002) yayınladı. Arabesk arayışların şekillendirdiği yeni kulvarında büyük şöhretin tadını çıkarmaya çalışan ‘Amca’, söyleşilerde Gündoğarken’in geleceğiyle ilgili yöneltilen soruları, ‘Son Gündoğarken albümünü muhakkak yapacağım’ şeklinde ‘birinci tekil şahıs’ açıklamalarla savarken, gruba nasıl baktığını da özetliyordu: İlhan Şeşen ve diğer ikisi …
İlhan Şeşen yüksek satış tirajına ulaşan Neler Oluyor’un ardından ‘Şimdi Ben Şarkılarımı Kime Söyleyeyim’ (2003), ‘Aşk Yalan’ (2005), ‘2006’ (2006) albümlerini çıkartırken birçok TV dizisinde de oyunculuk yapmıştı.
Yeğenlerden Burhan Şeşen ise reklam müzikleri yazdı, televizyon programları yaptı ve solo albüm çıkardı Doksanlar’daki ilk ayrılıkta olduğu gibi: ‘Bir, İki, Üç Top! (2005).
Yanlarına Serhan Şeşen’le Altuğ Yücel’i alarak Gündoğarken’i lokal çalışmalarıyla sürdüren Gökhan-Burhan Şeşen kardeşler 2008’de yine Gündoğarken adıyla Hayat Bu albümünü yayınladı. Gürol Ağırbaş’ın düzenlemeleriyle grubun ilk yıllarındaki sade, sıcak, samimi şarkılara dönen topluluk, özlenen soundu bıraktığı yerden kucaklayarak devam etti.
2017 tarihli Özlemişim albümü, yıllardır Gündoğarken’den yeni şarkı isteyenlerin beklentilerini boş çıkarmadı. On bir parçalık yapıtta boş yoktu ve bütün halinde dinlenebilen repertuarla Gündoğarken taze kalabildiğini bir kez daha ispatlıyordu. Grup 2020’da Nereden Nereye, 2022’de Pişmanım teklilerini çıkardı ve tatlı tatlı muhalefete devam etti.